Antik Yunan’dan Roma’ya, Orta çağdan günümüze kadar bütün toplum
ve düşünce sistemlerinde mucize konusu yer etmiştir. Antik Yunan ve
Roma tanrılarına göre Heroes’lerin hemen hemen hepsi mucize göstere-
biliyorlardı. Roma İmparatorluğunda, M.Ö. 1. Yüzyılın en ünlü büyücüsü
Apollonius of Tyana’nın hasta insanları iyileştirdiğine, suyun üzerinde
yürüdüğüne, aynı anda birden fazla mekânda göründüğüne, havada
durabildiğine, ölümden sonra insanları dirilttiğine inanılıyordu. Mucize,
keramet, sihir ve büyü konuları insanlık tarihi boyunca kitlesel merak,
kaygı ve etkilenmelere sebep olmuştur. Nedensellik konusu ve mucize
konusunun birlikte anlaşılması insani çabanın ve inançların doğru
konumlandırılmasını sağlayacaktır.
Aristoteles ve Yeni Eflatuncu düşüncenin etkisinde kalan, Tanrı-âlem
ilişkisini sudur nazariyesiyle izah eden, mucizeyi de insan muhayyilesinin
faal akıl ile olan münasebetiyle açıklayan Farabi ve İbn Sina’nın düşünce-
leri incelendiğinde alışılmışın dışında bir mucize algısının gün yüzüne
çıktığı görülmektedir. Burada Gazzali’nin ithamlarının ne denli haksız
olduğu ortaya çıkmaktadır. İbn Rüşd’ün Tahafütü’t-Tahafüti’l-Felasife
isimli eserinde mucize ve nedensellik konusunda ortaya koyduğu düşün-
celer Gazzali’nin Tehafütü’l-Felasife’sinde serdettiği ithamlara ciddi
cevaplar içermektedir.
Yorum yapabilmek için Üye Girişi yapmalısınız