Sıddık Sami Onar, “hak ve adaletin en büyük ve feyizli kaynaklarından” olduğunu
belirttiği İslâm hukukunun asırlar boyunca en uygar milletlerin ihtiyaçlarına kâfi geldiği-
ni, böyle bir hukuk siteminin mukayeseli hukuk içerisinde hak ettiği mevkiyi alamadığını
ve Roma hukuku kadar değer görmediğini üzüntüyle ifade eder: “Roma hukuku kaideleri-
nin zaman ve devlet şekilleri içinde geçirdiği istihale ve hayatın zaruretlerine intibak
bakımından, ilim âleminde büyük bir kıymet arz ettiği halde İslâm hukukunun; aynı istihale-
leri geçirmiş, hayat şartları birbirinden farklı ve ayrı ayrı medeniyetlere sahip olan Türk, Arap,
Iran, Hint gibi müteaddit İslâm milletlerinin içtimai bünyelerine uymuş ve ihtiyaçlarına
cevap vermiş olmasına ve bugün de içinde adalet ve faziletin en esaslı hükümleri saklı bulun-
masına rağmen mukayeseli hukuk sahasında ve hukukun tekâmülünde bugün bir rolü
bulunmaması hukuk ilmi namına esefle karşılanmak icabeder.”
Bu eseri iki bolümden oluşturduk. Birinci bölümde İslam hukukundan Medeni
hukuka geçiş sürecini ve bunun nedenlerini araştırdık. İkinci bölümde ise Türk hukukçu-
larının İslam hukuku hakkında yaptıkları çalışmaları ve yaklaşım tarzlarını tespit etmeye
çalıştık. Bu çerçevede modern hukukçuların İslam hukukunun dinamik mi statik mi
olduğu hakkındaki düşüncelerine, özgünlüğü hakkındaki düşüncelerine, Mecelle
hakkındaki düşüncelerine, İslam devlet yapısı hakkındaki düşüncelerine ve vakıflarla
alakalı görüşlerine yer verdik. İkinci bölümün son kısmında ise İslam hukukunun en çok
eleştirilen bazı meselelerine dair modern hukukçuların verdikleri cevapları ele aldık.